wheel 2
f. 1. daireler çizerek dönmek: Gulls wheeled above us. Üzerimizde martılar dönüyordu. 2. (around/round/about) birdenbire dönmek, dönüvermek: She wheeled round and looked him in the eye. Birdenbire dönüp gözlerinin içine baktı. 3. (tekerlekli bir araçla) gitmek; (tekerlekli bir araç) gitmek, ilerlemek; (tekerlekli bir aracı) sürmek: He wheeled the taxi right up to the front door. Taksiyi ta ön kapıya kadar sürdü. They wheeled around the city all day in the black Mercedes. Bütün gün siyah Mercedes´le şehri dolaştılar. 4. ask. çark etmek; çark ettirmek.